Home » Ahmet Laço (Rıza)
Ahmet Laço

Ahmet Laço (Rıza)

Ölümsüzleştiği tarih: 13 Nisan 2004
Mezar Yeri: Dersim – Ovacık / Pozvenk Köyü

13 Nisan 2004 tarihinde görev için gittikleri Dersim Merkez’e bağlı Rabat köyünde, düşman almış olduğu istihbarat sonucu Ahmet Laço ve Sevda Yıldız’ın uğradıkları evin çevresine pusu atar. Hareketliliği fark eden Ahmet Laço ve Sevda Yıldız yoldaşlar, fazla zaman kaybetmeden evden çıkar ancak evden henüz çıktıkları anda düşman kapı önünü yoğun bir şekilde vurmaya başlar. İlk vuruşlarda Sevda Yıldız yoldaş ölümsüzleşir. Yaralanan Ahmet Laço yoldaş ise yaralı bir vaziyette bir süre daha çatışmaya devam eder, ancak çemberi aşamaz ve ölümsüzleşir.

Çiçekli Nahiyesi kırsalında düşürüldükleri hain bir pusu sonucu ölümsüzleşen Ahmet Laço ve Sevda Yıldız anısına Ahmet Laço’nun Proletarya Partisi’ne sunduğu öz eleştiri yazısından da alıntılar yapan bir yoldaşının yazısını yayınlıyoruz.

Dersim Ovacık Pozvenk (Yenisöğüt) köyünde 1964 yılında doğan Ahmet Laço, yedi yaşına geldiğinde ailesi Onu yatılı bir okula veriyor. 12 Eylül Askeri Faşist Cuntası’nın tüm saldırılarına rağmen ayakta kalan ve gerilla mücadelesi veren Proletarya Partisi, eylemleriyle hem kitleleri hem devrimci örgütleri umutlandırıyor. PKK Türkiye Kürdistanı’na gerilla birlikleri çıkarıyor bu dönemde. Devrimci mücadele bu sefer dağlarda gelişmeye başlıyor. Köye her gelişinde gerillalarla karşılaşıyor Ahmet yoldaş. “Gerçi partinin düşüncelerine yabancı değildik” diyor ve bunu, “okul dönemlerinde aktif faaliyetleri yanı başımızda sürüyordu” şeklinde anlatıyor. Partinin taraftarı durumuna gelmesi girdiği ilişkilerin sıcak ve içten olmasından ve esas olarak gerillaların baştan aşağı silahlı olmasından, eylemler yapıyor olmasından ileri geliyor. “Gerillalar adım adım görev veriyor, beni ileri çekiyorlardı. Sonuçta 1984 yılında gerillaya katılma kararına vardım” diyor. Fakat daha sonra kafasına takılan başka sorunlarla karşı karşıya kalıyor, alt etmeye çalışıyor ama başaramıyor. Başaramadığını ise şöyle anlatıyor Ahmet yoldaş; “Gerillaya katılır katılmaz (hatırladığım kadarıyla bir ya da iki ay gibi) kısa bir süre sonra ailemin talebi üzerine görüşmeye gittim. Dönmedim gerillaya. Zaten askerlik süreci de aynı döneme denk gelmişti, askere gitmeyip gerillaya katılmaktı amaç. Ama eve dönünce askere gittim. Acemi birliğini bitirip izinli köye geldim. Gerillalarla görüştüm, yeniden katılmak istediğimi belirttim. Fakat gelgitliydim. Dönem dönem içimdeki çelişkiyi yenip gerillaya katılmayı, dönem dönem ailemin durumunu düşünüp askere gitmeyi düşünüyordum. Çünkü ailemin durumu gerillaya katılmam önünde engel teşkil ediyordu. Son anda yine kararımı değiştirip askere gitmekte karar kıldım. Fakat bendeki gelgitler devam ediyordu. Askerde sürekli kendimi suçlu hissediyordum.” Ahmet Laço, bu duygular içinde terhis oluyor. Terhis olunca köye, ailesinin yanına geliyor. “Askerden döndükten sonra aile içinde yaşanan ciddi sorunlarla karşılaştım. Bu dönem bizim köye gerillalar da gelip gitmiyor.” sözlerinden de anlaşıldığı gibi bu, olumsuz yönde etkiliyor O’nu. Ailenin ciddi sorunlar yaşıyor olması, gerillaların köye gelmiyor olması bir burukluk yaratıyor O’nda. Sonunda “batıya” gitmeye, orada çalışıp aileye yardımcı olmaya karar veriyor.

Parti Askeri Faşist Cunta’nın saldırılarına karşı koyuyor, ancak yenilgiyle sonuçlanan bu süreçte önemli derecede gerilemeler yaşıyor. 1986’ya gelindiğinde, devrimci örgütlerin toparlanmaya başladığı bir dönemde, önemli iç sorunlar yaşamaya başlıyor. Parti, DABK ayrılığı ile önemli bir güç yitimine uğruyor. “Devrimcilere genelde sempatim vardı” diyor Ahmet yoldaş ve ekliyor, “Batıda çalışırken DABK kesiminin … alanındaki bir iki kişi ile diyalogumuz oldu. İş yerimize dönem dönem uğruyorlardı” diyor, DABK ile başlayan ilişkisini böyle anlatıyor. Bir tarafta giderek ivmelenen devrimci mücadele, bir tarafta giderek ağırlaşan iş koşulları sıkıyor, dayanılmaz bir baskı altına alıyor, ikisi arasında tercih yapmaya zorluyor O’nu: Ya mücadeleyi seçecek; böylece kendisinden başlayan özgürleştirme hareketine girecek; ya çalışmayı seçecek; böylece kendisinden başlayan köleleştirme hareketine alet olacak. Sonuçta birincisini yapıyor ve böylece ikinci kez ama bir daha dönmemecesine katılıyor DABK saflarında gerillaya. “Ayrılık, birlik gibi sorunlardan önemli derecede habersizdim” diyor, yıllar sonra geçmişle hesaplaşırken, “çok yüzeysel bilgilere sahiptim” saptaması yapıyor ve “DABK’a yakınlığımın esas nedeni tanıştığım ve saygı duyduğum gerillaların (İsmail Bulut, Kazım Ekici, Doğan Karadağ vb.) orada oluşuydu” diyor, saygı duymanın geçerli bir akçe olmadığını, siyasileştirilmezse eğer, saygısızlık olacağını öğütlüyor bize.

Daha sonrasında oluşturulan birlik komisyonunda yer alıyor İsmail Bulut. Komisyonlar arası yürütülen görüşmeler, 24 Nisan 1992 tarihinde sonuçlanıyor ve birlik kararı alınıyor. Ahmet yoldaş bu süreçte de faaliyetine devam etmeye çalışıyor. “O zaman gerçekten işin bilincinde değildim” diyor, içine düştüğü yanlışlığı böyle koyuyor ortaya. Sorgulanmadan, MLM bilimine dayandırılmadan kabul edilen her şey ya da her iş yanlışa varıyor. Bu yüzden parti; her şeyi sorguluyor, MLM bilimine dayandırıyor ve ona göre karar veriyor. O bakımdan üye, kadro ve militanlarına bu tarzı aşılıyor, onlara bu bakış açısını kazandırıyor, öğretiyor. Ardından Ahmet yoldaşın bulunduğu örgüte yönelik eleştirileri iyice somutlanmaya başlıyor ve sonunda tavrını ortaya koyuyor; “Sonuç olarak; bireysel olarak yapı içindeki olumsuzluklardan pay sahibi olmamam mümkün değildir. Ş unu iddia edebilirim ki, kötünün içinde iyi yanı temsil etmede de pay sahibiyim. Sıradan bir dava neferi olarak mücadeleye hazırım… İbrahim Kaypakkaya’nın düşünceleri noktasında sorunum yoktur. Sorun, gerçekten o düşünceleri kimlerin pratikte uygulayacağı sorunudur… Bu mücadele sürecim boyunca, düşmana karşı birçok çatışma, pusu, saldırılarda yer aldım. Karadeniz’de de üç yıl kadar faaliyette bulundum. Orada da düşmana karşı çeşitli eylemliklerde bulundum. Belli eksikliklerim olsa da esasa damgasını vurmuyor. Sekter yönlerim, özellikle dönemsel olarak belirgin şekilde baş göstermekteydi. Teori ile pratiğin bütünlüğü içinde hedefime koşmaya çalışırım” diyor Nisan 2004 tarihini düştüğü yazısında. Teori ile pratiğin bütünlüğü içinde hareket etmemizi istiyor,“en içten dileklerimle” diyor “kızıl selamlar” sunuyor bize Ahmet yoldaş.

Ahmet Laço ve Sevda Yıldız yoldaşların devrimci demokrat kamuoyuna yönelik yayınlanması amacıyla partimize göndermiş oldukları çağrı metnidir.

Devrimci Demokrat Kamuoyuna

Bugün gerek dünya genelinde, gerekse de ülkemiz özgülünde, reformizmin, tasfiyeciliğin, yılgınlığın, karamsarlığın kol gezdiği bir ortamla karşı karşıyayız. Böylesi ortamlarda her türlü ihanetin yaşanacağı gibi, her cephede ihanete karşı mücadelenin de olacağı bir gerçektir. Bu gerçek çelişkinin bir yasasıdır. Yaşamın olduğu hiçbir ortamda, çelişkisiz bir an olmaz. Bu anlayıştan hareket edersek, darbeciliğin, tasfiyeciliğin bayraklaştığı bir ortamda, mücadelenin de olacağı kaçınılmazdır. Ancak, bugün dış koşullar süreci olumsuz yönde etkilemiştir, bu geçicidir.

Özellikle, sosyal emperyalistlerin maskelerini çıkarıp kenara atması ile birlikte, dünya genelinde burjuvazinin “sosyalizm öldü” sloganı ile meydanlara çıkıp kutlamalar yaparak, kitlelerin devrimci ve komünist fikirlere karşı inançsızlıklarını geliştirmeye çalışmaları, başta ABD emperyalizmi ve diğer müttefiklerin birlikte harekete geçip, dünya genelinde terör estirmeleri, işgaller geliştirmeleri karşısında paniğe kapılan kimi çevrelerin, devrimci mücadeledeki duruşlarını netleştirmeyip, bulanıklaştırmıştır. İste bu bulanık fikirler, tasfiyecilik, yılgınlık, pasifizm ve kaçkınlıkta ifadesini bulmuştur.

1990’lara gelindiğinde, ülkemizde Kürt ülusal hareketinde baş gösteren tasfiyeci süreç giderek devrimci ve komünist yapılarda baş göstermiş ve derinleşmiştir. Tasfiyecilik ve darbecilik, 1994 yılında Komünist Partisi içinde de baş göstermiş, Komünist Partisi önemli derecede sorunlar yaşamıştır. Yaşanan bu sorunlar nedeniyle, 1994 Nişanında parti içinde ayrılık yaşanmıştı.

1994 yılında grupçuluğun etkisi sonucu içinde yer aldığımız, TKP(ML) saflarında mücadeleye devam ettik. O dönemde grupçu çıkarlara alet olup, halkın, devrimin çıkarlarına hizmet etmedeki yetersizliklerimizden dolayı, halka, partiye özeleştiri veriyoruz. Evet o gün grupçuluk devrimci değerler önünde sis perdesi olmuştu. Grupçu faaliyetler birlik komisyonlarında baş göstermiş, varlığını devam ettirmiş, 1994 yılında son noktaya ulaşmış, patlamaya dönüşmüştü. Böylece ayrılık yaşanmıştı.

1994 yılındaki ayrılık sonrası, içinde yer aldığımız TKP(ML) yapılanması içinde ciddi sorunlar yaşanmaya devam ediyordu. Bu sorunlara karşı kimi dönem aktif, kimi dönem pasif (kavramadaki yetersizlikten dolayı) bir tutumla mücadele ediyorduk. 1995 yılı ilkbaharında yapılması gereken kongre, yaşanan sorunlar nedeniyle yapılamadı.

(………..)

1999’daki Merkezi Konferansta 1994 ayrılığının devrime, halka değil, düşmanın işine yaradığını görüp, bundan dolayı TKP/ML ile birlik kararına vardık. Birliği içten isteyenlerin olduğu gibi, taktik bir mesele olarak da benimseyenlerin olduğunu, “MKP” sürecinde görebildik. 1994 ayrılığı öncesi ve sonrasında baş gösteren grupçu anlayışlar, “MKP” sürecinde yeniden darbeci tasfiyeci boyutu ile yapıya acılar yaşattı. Yapının iradesine yapılan feodal karakterli darbecilik, yapının tasfiyesine dönüştürüldü. Bu süreçle birlikte, bizler de devrimci sorumluluk ve duyarlılığımız gereği, tasfiye edilen PU’lerle ve partinin diğer kanadı olarak gördüğümüz, TKP/ML ile temasa geçtik.

TKP/ML’nin de olumlu yaklaşımlarını dikkate alarak, halkın, devrimin çıkarları gereği, ayrı kalmanın artık gelinen aşamada doğru olmadığı sonucuna vardık. Bu vesile ile bundan böyle, TKP/ML saflarında birer dava neferi olarak savaşmaya hazır olduğumuzu kamuoyuna ilan ediyoruz. Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya’nın düşüncelerine sempati duyan tüm duyarlı devrimcilere; Türkiye devrimi ve halkı, bizden sorumluluk ve duyarlılıkla birlikte önderlik bekliyor. Ancak yıllardır ülkemizde gerçek anlamda bu beklentiye cevap veren bir yapılanmayı yaratamadık. Yaratamayışımızın nedenleri; amatörlüğümüz, küçük burjuva ideolojik zaaflarımız ve düşman unsurlarının oynadığı oyunlardır.

Ancak sonuç ne olursa olsun yıllardır halkın, devrimin istemlerine istenilen düzeyde yanıt olamadık. Bu noktada yaratılan olumlu değerlerimiz de vardır (tali de olsa). Bundan böyle artık amatörlüğümüzü pratik içinde, sınıf mücadelesinin en zor sahalarında aşarak, ideolojik yetersizliklerimizin üstesinden, devrime ve halka olan bağlılığımızla gelmeyi amaç edinip, düşmanın her türlü oyununu da siyasi tecrübelerimizle boşa çıkarıp, hedefimize kilitlenelim.

Grupların çıkarlarını değil, halkın çıkarlarını, bireylerin davasını değil, devrimin davasını omuzlamaktan geri durmayalım. Bugün ülkemizde Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya’nın düşüncelerini en ileri boyutta TKP/ML temsil ediyor. Öyleyse o düşüncenin tüm sempatizanları, gücünü çabasını bu saflarda kenetlemelidirler.

Nisan 2004

TKP(ML)’den bir grup üye

Not: Yukarıdaki açıklama Dersim kırsalında 13 Nisan 2004 tarihinde ölümsüzleşen  Ahmet Laço ve Sevda Yıldız yoldaşların devrimci demokrat kamuoyuna yönelik yayınlanması amacıyla partimize göndermiş oldukları çağrı metnidir. Metinde geçen (….) bölüm devrimci bir örgütün iç işlerini ilgilendirdiğinden tarafımızdan çıkartılmıştır.

TKP/ ML-MK

Mayıs 2004