Home » Murat Arıcak (Duran)
Murat Arıcak

Murat Arıcak (Duran)

Ölümsüzleştiği tarih : 22 Mayıs 2003

Murat Arıcak (Duran) yoldaş: 1971 Malatya doğumlu Türk ulusuna mensup Sünni mezhebi kökenli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Yoldaş araştırmacı, sorgulayıcı bir kişiliğe sahipti. Bulunduğu çevre dolayısıyla dini tarikatların içinde yer almış, Büyük Birlik Partisi Gençlik Kolları’ndayken sorgulamasının sonucunda dini tarikatların, BBP’nin birer aldatmaca olduğunu görmüştür. Mühendislik Fakültesinde okurken TKP/ML’nin düşünceleriyle 1993 yılında TMLGB aracılığıyla tanışmış ve örgütlü yaşama katılmıştır. Bu süreçte okulunu bitirip maden mühendisi olmuştur.

Bundan sonraki yaşamında düzen içi bir yaşamı değil mücadeleyi tercih etmiştir. Partideki 94 darbe sonrası bir dizi bırakmaların olmasına karşın mücadelede ısrarını sürdürmüştür. Murat yoldaş, legal alanda çalıştığı süreçte iki defa tutsak düşmüştür. Daha sonra Marmara Bölge Komitesi altındaki değişik alanlarda görev almış, daha sonra 1999 yılında TİKKO’ya katılmıştır. Gerilla mücadelesinde zorlukları aşmada kararlı ve ısrarlı bir duruş sergilemiştir. Düşmanla defalarca çatışmaya girmiş ve düşmana kayıplar verdirmiştir.

Murat yoldaş parti kararlarının yaşama geçirilmesinde kararlılığın, yoldaşlara bağlılığın, mücadelede ısrarın adıdır. Ölümsüzleştiğinde TKP/ML militanı, TİKKO savaşçısıydı.

BULANCAK ŞEHİTLERİ

Karadeniz’in sis basmış dağları arasında yürüyorlardı, yol uzun kavga çetindi… Sırtlarında taşıdıkları umut, inanç ve azim olmasa bu yolun yürünemeyeceğinin farkındaydılar, oysa daha altı gün önce içlerinden bir parçayı bırakmışlardı Karadeniz’in bağrına Emel Kılıç’ı (Süheyla) almıştı koynuna Karadeniz… Tarih 22 Mayıs 2003’tü… Giresun’un Bulancak ilçesi Bektaş Yaylası Ercaalan mevkii, tarihe geçecek bir direnişin tanıklığını yapıyordu. Günlerdir sürdürülen operasyon ve çatışmalar sonrası yeni bir çatışmaya girmişti gerilla birliği… O gün, komünistlerin işkencede, zindanlarda, alanlarda, kısacası sınıf mücadelesinin sürdürüldüğü tüm alanlarda can bedeli yaşatılan direnme geleneğinin bayrağı, dağlarda çarpışan Partizanların elinde dalgalandırılıyordu.

Çok değil altı gün önce bir yoldaşlarını uğurlamışlardı güneşe ama bayrak hala dalgalanıyordu ve o gün iki yiğit Partizan kucaklarken ölümü, kendilerinden sonrakilere bırakıyorlardı bayrağı… Kavganın sürdürüleceğine dair inanç olmadan son mermisine dek çarpışabilir mi bir insan? Ölümü kucaklamaya bunca yakınken teslim olmamak, Partiye ve yoldaşlara, halka olan güvenden beslenildiğinde mümkün olabilir ancak, işte onlar bu duruşu gösterebilenlerden biri olarak geçtiler tarihe… Biliyorlardı ki, yenilmek değildir ölüm, ölümü güzelleştiriyorsa ölen, geride kalanlar da yaşatılıyorsa…

O gün Karadeniz’in bağrına düşen Murat Arıcak ve Bülent Ertürk farklı yerlerden, farklı koşullardan gelmiş ve proletaryanın kızıl bayrağı altında birleşmişlerdi…