Home » KAVGA ÖZVERİYLE BÜYÜYECEK!
pşta anma

KAVGA ÖZVERİYLE BÜYÜYECEK!

Devrim için savaşı ve halkın kurtuluş davasını zafere taşımakta olmazsa olmaz olan şey proletarya ideolojisini kitlelere taşıyanlar, bu uğurda can bedeli bir mücadeleye atılan komünistler ve devrimcilerdir. Buz bu sayede kırılacak, yollar bu sayede aydınlanacak, kitleler onlar sayesinde seferber edilebilecedir. Demokratik Halk Devrimi, yaşamını ona adayanların, onun için her türlü özveriyi göze alanların omuzlarında gelişecek; onun için ölenlerle zafere ulaşacaktır. Devrimlerin yasasıdır bu.

Tarihsel bir gerçeklik ve yasa olmak bir yana devrimin engellenemez bir dava haline gelmesinin en önemli sebebi, harcına milyonların canının katılmasıdır. Bunun yaşayan ve savaşan, görevi devralan ve ileriye taşıyacak olan bütün devrimcilere yüklediği sorumluluk açıktır. Hiçbirimizin elinin tersiyle itemeyeceği, kaçınma lüksünün olmadığı ve feragat etme şansını kullanamayacağı sorumluluk, aynı yolda yürümek, aynı özverili çalışmayı göstermek, aynı gözü peklikle savaşmaktır.

Ölümsüzlüğe uğurladığımız her yoldaşımızın ardından onlara layık bir yaşamın nasıl olacağını düşünürüz ve onlara layık bir yaşam için onların mücadelesine dört elle sarılmayı konuşuruz. Devrimin bir bayrak yarışı gibi sürmesini sağlayan, silahları elden ele geçirten, her birimizdeki kavga bilincini ve bütün bir kavgayı büyüten olgulardan biridir bu. Bu bireysel bir duygu değildir, ideolojiktir; çünkü devrim toplumsal bir davadır, belli bir sınıfın ve genel olarak halkın çıkarları için bir davadır. Ölümsüzleri uğurlarken duyduğumuz acının ve üzüntünün sınıf kinine dönüşmesinin nedeni davamızın ideolojik olmasıdır ve savaş azmimizi dinamik kılma yeteneğini de ideolojimize borçluyuz. Komünizm, Marksist-Leninist-Maoist ideoloji devrim ve halk savaşına bilimsel bir gerçeklik içerisinden bakmamızı koşulluyor. Bütün bu durum ideolojimizin önümüze koyduğu amaçları gerçekleştirmenin ve hedeflere ulaşmanın ancak öncüler, önderler sayesinde başarılabileceği gerçeğini gösterir ki her birimizin yaşamında bize yön veren budur. Komünistleri devrimin fedaisi, savaşın bayraktarı yapan temel ne kadar sağlam olursa ve bu ne kadar güçlü oluşturulursa devamını getirecek olanlara bırakacağımız miras o kadar zengin olacaktır. Ölümsüzleşenlerimizin her biri bunu başarmanın adı oldular…

Bir kez daha Parti ve Devrim Şehitlerini anmaya odaklandığımız, bunu kolektif bir bilinçle ve pratikle gerçekleştirdiğimiz günlerdeyiz. Her faaliyetimiz gibi bu faaliyetimizde de hedeflediklerimizi başarmanın yegâne yolu ölümsüzleşen yoldaşlarımızın uğruna canlarını verdikleri Yeni Demokratik Devrim mücadelesini geliştirmek, daha ileriye taşımaktır. Bu ise savaşımızın kitlelere mal olması ile mümkündür. Tüm dünya devrim mücadelelerinin deneyimiyle sabittir ki proletarya partisi, onun üye ve militanları yüzlerini kitlelere döndüğünde, kitlelerin istem ve arzularına devrimci temelde yanıt olduğunda birçok değerin yaratıldığı, birçok alanda ilerlemeler kaydedildiği bir gerçekliktir. Bugün her türlü olumsuz koşulun bir arada bulunduğu, tasfiyeciliğin dolu dizgin gittiği, devrimin artık bir rüya, silahlı mücadelenin hükmünü kaybettiğine dair teorilerin havada uçuştuğu bir dönemden geçmekteyiz. Kitlelerin şovenizmle zehirlendiği, gerçek sorunlardan koparıldığı, bilinçlerin dumura uğratıldığı bir dönemde onlara gitmek, onların taleplerini devrim hedefiyle buluşturmak dünden daha fazla çaba, emek, irade ve kararlılık gerektirmektedir. Bugün çok daha fazla bireysel kaygı, çıkar, duygu, beklenti vardır. Bugün çok daha fazla yalan, tezgâh, yönlendirme söz konusudur… Açıkça söylemek ve kabul etmek gerekir ki bugün devrim için mücadelenin, toplum için düşünmenin, geleceği kendimiz için yaratmanın önünde ciddi engeller vardır.

Tasfiyecilik kuşatmasının panzehiri proletarya ideolojisine daha fazla sarılmak, proletarya partisinin ilkelerini korumak ve geliştirmektir. İlkeleri korumak ve geliştirmek mevcut tasfiyecilik ve özellikle de legalizm batağından uzak durarak mümkündür. Legalizmle parlatılan yol bizi her zaman mevcut burjuva sistemin kapısında oyalanmaya götürür. Bu kapıda oyun oynayanların halini uzun bir süredir görmekteyiz. Ölümsüzleşenlerimizin her birinin yaşam öyküsünü dikkatle okuduğumuzda onların düşman kapısında oyun oynamayı reddettiklerini, o kapıyı kırmak için cüretkâr ve özgüvenli davrandıklarını görürüz. Kabul etmeliyiz ki devrim, kurtuluşu için halkın isyan etmek zorunda olacağı ve kaçınılmaz olarak isyan edeceği bilgisine dayanır. Bu isyan zorunluluğunu görmezden gelmek, ezenlerin rızayla iktidar tahtından ineceğini düşünmek aldanmak değilse eğer aldatmaktır. Legalizm aldanmaktan çok aldatmaktır… Aldanmak geçicidir, oysa aldatmak bir seçimdir.

Ölümsüzleşen yoldaşlarımızın yaşamları, sistemin kuşatmasını nasıl yardıklarının öyküleriyle doludur. Devrim mücadelesine sınırsız ve koşulsuz atılmanın kolay olmadığını yine ölümsüz yoldaşlarımızın yaşamlarından biliyoruz. Burjuva yanla proleter yanın mücadelesi bütün toplumsal mücadelenin içinde, devrim mücadelesinde kesintisiz sürmektedir. Her hesaplaşmadan başarı ile çıkılmamışsa da mücadele ve partiye sarılarak başarısızlığı başarıya dönüştürmek hep amaç olmuştur. Israr ve kararlılık, inanç, irade ve sabır tam da bu noktada buluşmuş ve bu çok zorlu, engebeli yolda yoldaşlarımız ölümsüzlük bayrağına canlarını katmaktan çekinmemişlerdir. Ellerimizde gururla dalgalandırdığımız, anmalarımızda güvenle baktığımız, mücadele ederken yüreklerimizde taşıdığımız bayraktır bu bayrak. Ölümsüzlerimizin yaşamı bu bayrakta yazılıdır. Her birinin yaşamındaki farklılıklar, özgünlükler, renkler proletarya partisinin çatısı altında, devrime kilitlenerek ortaklaşmıştır. Sınırsız halk sevgisi, kitlelere duyulan güven partiye bağlılıkla buluştuğu oranda kitlelerin kurtuluşu inancı büyümüştür. Yoldaşlarımızın isimleri yeni bir yaşamın adı olmuştur, adları halkın yaktığı ağıtlarda yükselmiş, cenazeleri halkın omuzlarında taşınmıştır. Hafızalarımızda hâlâ canlı olan Özgüç yoldaşın ölümsüzlüğe uğurlandığı töreni böyle bir törendir. Kadın, erkek, genç, yaşlı yüzlerce insanın yoldaşımızın arkasında saf tutmasının nedeni, onun önderin bayrağını aynı kararlılıkla dalgalandırmasıdır. Bayrağı lekesiz taşımasının nedeni ise devrime olan inancı ve bu uğurda bedel ödemekte hiç tereddüt göstermemesidir.

Bu bilinç olmadığında, Başkan Gonzalo’nun dediği gibi insan kendisini vazgeçilmez ve dünyanın merkezinde görür. Bu da devrime, partiye, kitlelere bakışın kendini vazgeçilmez görmek sarhoşluğunda gerçekleşmesine neden olur.

Devrim mücadelesinin her döneminde kahramanlık ve yılgınlık, cesaret ve korkaklık, savaşa atılmak ve kopmak iç içe ilerlemiştir. Mücadelenin keskin virajları bu hesaplaşmanın en çetin yaşandığı anlardır. Sistemin dizginsiz saldırıları altında başarıya kilitlenmek, savaşa odaklanmak, komünist bir örgütün niteliklerine uygun davranmak… Tüm bunların bilincinde olmak için öncelikle yürüttüğümüz savaşın kimin savaşı olduğunu, neyi hedeflediğini ve bunun nasıl gerçekleştirileceğini bilince çıkarmak zorundayız. Yeni Demokratik Devrimin kitleleri kurtuluşa götürecek tek yol olduğunu, bu kurtuluşun kitleler olmaksızın olmayacağını ve bu kurtuluşun ancak bir komünist partisi ile mümkün olacağını bilmek ve her şeyden önce kavramak zorundayız. Bu temel esasları bilmek, ezberlemek gereklerini yerine getirmek için yetmemektedir. Bütün bunlar ancak sınıf mücadelesi içinde kendimizi en ileri düzeyde konumlandırdığımızda bir karşılık ve bilinç oluşturacaktır.

Bir kez daha ölümsüzleşen yoldaşlarımızı anacağız. Mücadelemizin ilk meşalesi Ali Haydar Yıldız’dan son meşaleleri Nubar, Rosa, Özgür, Asmin, Şerzan, Deniz ve Muharrem yoldaşlara kesintisiz süren savaşın sadece meşalesi değil umudu oldular. Ölümsüzlüklerindeki irade, kararlılık bize aşıladıkları umudun kaynağı oldu.

Onlar bulundukları mevzilerde ölümü hiç tereddütsüz karşılarken umudu büyüttüler. Onların can bedeli bü- yüttüğü umudu çoğaltmak ve yaymak biz ardıllarının görevi. Bu görevi yerine getirmek için dünden daha fazla nedenimiz var.

Dünden daha fazla mücadele, daha fazla özveri, daha  fazla umut için kavgaya atılmakta tereddütsüz olalım.